22 Haziran 2016 Çarşamba

"Şirince Taş Mektep Tanzimat' tan Cumhuriyet'e Eğitim Tarihi ve Mübadele Müzesi" AÇILMIŞTIR.

Şirince Mübadele Müzesi çalışmamız sona ermiştir. 
Şirince'ye girişte solda Eskiden Rum Okulu olan ve şimdilerde Artemis Restaurant & Şarapevi olarak hizmet veren binanın içerisinde oluşan müze artık Şirince'ye farklı bir bakış açısı getirecektir. 

Tam anlamıyla bir Mübadele köyü olan Şirince, müzesi ile daha anlamlı hale gelmiştir . Sengel Group 'un sponsorluğunda yapılan proje, bugün itibari ile faaliyete geçmiştir. 

Birbirinden değerli belge, bilgi ve objelerin olduğu müzede sergilenen tüm obje ve belgeler orijinaldir ... 

Mübadelenin yani atalarımızın ruhunu hissedeceğiniz müzemizi mutlaka görmenizi isterim

Şirince 
Taş Mektep 

Tanzimat' tan Cumhuriyet 'e Eğitim Tarihi ve Mübadele Müzesi



Sizleri bekliyor...


15 Haziran 2016 Çarşamba

LİDYA’NIN EFES’İ FETHİ - “KUTSAL ARTEMİS’İN HALATLARI “

LİDYA’NIN EFES’İ FETHİ
“KUTSAL ARTEMİS’İN HALATLARI “

Antik kentlerin ve yöneticilerinin kaderidir ki ne kadar iyi olurlarsa olsunlar savaş ve istila mutlaka onlara uğrar. Bu yüzdendir ki kentler barış içerisinde çok uzun süre kalamamaktadır.

İşte Efes kenti ve halkı da bu kentlerden birisiydi…

Diğer Ionia kentleri gibi Efes’te pek savaş meraklısı değildi fakat doğudan batıya geçmek isteyen herkesin geçiş noktasında bulunuyordu. Yani Persler ve Lidyalıların Yunanistan’a geçiş noktaları Efes idi… Başka bir konu ise Efes’in muazzam nitelikli limanı dönem dönem savaş üssü gibi kullanılıyordu. Hem Perslerce hem de Yunanlılarca.

Gelelim Lidyalılara…

Bugünkü Manisa (Salihli) yakınlarındaki Sart (Sardes) kentini başkent edinen Lidya’nın ünlü kralı Kroisos (Krezüs) ve diğer adıyla Karun’da sınırlarını genişleterek taaa Efes’e kadar gelmişti…
Antik Çağ tarihçisi Herodotos “Bir sabah uyandıklarında Efesliler bir baktılar ki kentin etrafı Lidya askerleriyle çevrili “  diyor.

Pek savaşçı olmayan Efesliler onlara elbette karşı koyamazlardı. Bu yüzdendir ki onları kurtaracak tek şey olan Lidyalıların da saygı duyduğu Artemis’ti …

Artemis’in tapınak alanı dokunulmazlık alanıydı. Her kim ona sığınırsa ne yapmış olursa olsun o alan içerisinde dokunulmazdı. Efesliler de düşünüp taşındılar ve gizliden gizliye Efes kentinin surlarını Artemis Tapınağı’nın sütunlarına bağladılar. Herodotos’un anlatılarına göre kent, tapınaktan 7 stadion uzaktaydı yani 1,330 km .

Efesliler bunu yaptıklarında Krezüs ‘ün gideceğini sanmışlardı fakat Efes’e kadar gelen kral orayı almaktan vazgeçmedi. İplere hiç dokunmadan Efeslileri boyunduruğu altına aldı. Hatta kenti almasının başlıca sebepleri arasında Artemis’e duyduğu saygı ve hayranlığı vardı.

Kenti aldıktan sonra Artemis Tapınağı’na hiçbir yerde eşi benzeri bulunmayan özel olarak yaptırdığı ( columnae caelatae ) 36 kabartmalı sütun kaidelerini hediye etmişti. ( Bu sütunların kalan tek örneği British Museum ’da )

Efes halkı bu hediyeden çok mutlu olmuş ve yeni kralları ile hoş geçinmeleri gerektiğini anlamışlardı…

Bir müddet sonra zaten halk normal yaşamına döndü, Efes Tiranı Krezüs’ün kız kardeşi ile evlenmişti (İ.Ö 580).

Bundan sonra halk mutlu mesut yaşamına dönmüştü, tek fark sadece Lidyalılara biraz vergi ödeniyordu.

İşte halklar her zaman böyle şanslı olmayabiliyor. Günümüzden baktığımızda Ortadoğu cehenneme dönmüş vaziyettedir. İyi yöneticiler çıkmazsa dünyada bu tip yerler her zaman artacaktır. 

Belki halatlarımızı bağlayacağımız bir yerimiz dahi olmayacak …

Tarihçi Tolga MERT












10 Haziran 2016 Cuma

CELSUS KÜTÜPHANESİ / LİBRARY OF CELSUS

CELSUS KÜTÜPHANESİ / LİBRARY OF CELSUS

Celsus Kütüphanesi Milattan Sonra 135 yılında Roma’nın Asya eyaletinin bölge valisi  “Tiberius Julius Celsus Polemaeanus onuruna oğlu “Gaius Julius Aquila tarafından taptırılmıştır. Bunu nereden mi biliyoruz? Kütüphaneye girerken sağ tarafta bir kısmı kırık olan yazıtta aynen şu şekilde yazmaktadır.

“ Asia prokonsul’ü Tibernus Julius Celsus Polemaeanus için, oğlu consul Tiberius Julius Celsus Polemaeanus kendi serveti ile Celsus kütüphane binasını, bütün dekorasyonu, sanat eserleri ve kitapları ile birlikte kurdu” yazmaktadır. Kütüphanenin tamamını kendi imkânları ile yapmasından ziyade sadece kitaplar için 25.000 altın para  (günümüz 400.000 doları)  bağışlamıştır. Bu bağlamda kütüphane içerisinde 12.000 rulo ve parşömen kitaplar bulunmaktaydı.

 Dışarıdan bakıldığında 2 katlı bir yapı olmasına karşın içi 3 katlı idi. Muazzam mimarisi ile yetinilmemiş birde ön cephesine dört adet kadın heykeli yerleştirilmiştir. Bu heykeller sırası ile Bilgeliği, Erdemi, Zekâyı ve İlimi simgelemektedir.
(Bu heykellerin orijinalleri Avusturya Efes Müzesi’nde ama bu ayrı mesele. )
Kütüphane yaklaşık 150 yıl işlevini sürdürebilmiştir. 262 yıllarında Gotların istilaları ile yağmalanarak hem içerideki sanat eserleri hem de kitaplar talan edilip yakılmıştır.
Mesele şu ki anlat anlat bitmez Celsus Kütüphanesi… Fakat bizim çıkarmamız gereken şey mimarisi osu busu değil. Efes hakkında hiçbir şey bilmesek bile kütüphanenin önünden baktığımızda ne kadar büyük bir medeniyetin içinde bulunduğumuzu anlarız.

Peki, geçmişimizde böylesine dolu dolu bir kütüphanemiz varken, şimdi yaşadığımız “Son Efes” kenti Selçuk’ta neden tarihimize yakışır kütüphanemiz yok?  Zaman geçtikçe zamanda geriye mi gidiyoruz biz? Bir tane bile Julius Celsus ve oğlu gibi kitaplara, ilme sahip çıkacak birisi yok mu bu kentte?  Var olan bir kütüphanemiz vardı belediyenin bünyesinde o ve kitapları da rafa kaldırıldı. Böyle bir tarihe yakışan bir kütüphane lazım. Kitaplara dokunmadan, kütüphaneye girmeden büyüyen bir nesil var şu an bu kentte. Kimse rahatsız olmuyor mu?

Diyeceksiniz ki kitaplar karın mı doyuruyor? Evet, karın doyuruyor. Aklı doyan birisi kendisinin de, kentinin de, ülkesinin de, insanlığın da karnını doyurmaya uğraş verir.
Yapalım hep birlikte Celsus Kütüphanesi gibi bir kütüphane, o zaman bu kente, bu kentin tarihine, insanlığa olan borcumuzu az da olsa ödemiş oluruz.

İlginize ve desteklerinize sunulur …


Tarihçi Tolga MERT  










3 Haziran 2016 Cuma

Bu Topraklardan EFESLİ HERAKLEİTOS Geçti

“Bu Topraklardan EFESLİ HERAKLEİTOS geçti.”

Alman düşünür Nietzsche, Herakleitos için;

“Dünya her zaman gerçeğe muhtaçtır, o halde her zaman Herakleitos’a muhtaçtır” demiş ve Efesli Herakleitos’un dünya için ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır.

Heraklit veya Heraklitos isimleri ile de bilinen Herakleitos M.Ö 550-480 arasında Efes’te yaşamış dünyanın en önemli filozoflarındandır. Babasının adı Bloson’dur. Yaşamı hakkında çok az bilgiye sahip olmamıza rağmen dünyayı etkilemiş bir Efeslidir.

Yapıtlarında çok güç anlaşılan, karanlık bir üslup kullandığı için yaşadığı dönemde kendisine “Karanlık Herakleitos” denmiştir. Ona göre evrende hiçbir şey sabit değildir, her şey değişir.

“Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz”

Her şey akar “Panta Rei”

Yaşadığı dönemde Efes çok zengin bir liman kentiydi. Ancak bu dönem aynı zamanda tüm Anadolu ve Yunanistan’da olduğu gibi Efes’inde Pers egemenliği altına girdiği dönemdi. Böylesine çalkantılı bir dönemde her şeyden ve herkesten uzak kalmıştır.

Bir gün;  Çocuklar ile oyun oynadığını görüp alay eden güruha “Sizinle siyaset yapacağıma çocuklar ile oyun oynarım daha iyi” demiştir.

İnsanların hırs ve çıkar peşinde koşmalarına ise; “Eksik olmasın zenginliğiniz, eksik olmasın ki alçaklığınız belli olsun” ve dostu olan  Hermodoros ’un haksız yere şehirden sürülmesi üzerine “Efesliler size yakışan kendinizi asmanız ve kenti çocuklara bırakmanızdır”  diyerek tepkisini açık bir dille göstermiştir.

Heraklit’in Savunduğu en önemli görüşlerden birisi de “Karşıtların Birliğidir”. Diyalektik denilen bu düşünce ile anlatılan evrende her şey karşıtı ile var olur ve devam eder. Örneğin; Gece-Gündüz, Savaş-Barış, Doğum-Ölüm, Galatasaray-Fenerbahçe J  Bunlar birbirini yok etmez, beraber devam edip sonsuza kadar giderler.

Diyalektik, Platon’dan Aristo’ya kadar birçok filozofu etkilemiş yüzyıllardır felsefenin temel yapı taşlarından olmuştur. Günümüze bunu taşıyan Alman Filozof Hegel’in yanı sıra Karl Marks Tarihsel Materyalizmin çıkış yapısı haline getirmiştir.

Horace Walpole tarafından, Herakleitos için söylenen söz düşündürücüdür; “Bu dünya düşünenler için bir Komedya, Hissedenler için bir Tragedyadır. Bundandır ki Demokritos gülmüş, Herakleitos ağlamıştır.”  

 Herakleitos, “Kendimi araştırdım” sözüyle sürekli olarak sorgulamanın önemini vurgular.
Freud ve Goethe gibi onlarca isim tarafından alıntılanan bu filozof çağının çok ötesinde olduğunu kanıtlamıştı.

Ölümü nasıl mı oldu?

İnsanların anlayışsızlığın, hırsının, bencilliğinin gözler önüne serildiği dünyada insanları hiç sevmez olmuştu. Bu nedenle toplumdan uzak dağlarda ot ve bitki yiyerek yaşamaya başladı. Bu beslenme sonucu bedeni su toplayıp şişince doktorlara danışmak için kente indi. Doktoru görünce bir bilmece sorarak, “Yağmurlu bir havayı kuraklığa çevirebilir misiniz” diye sordu. Sorudan bir şey anlamayan doktorların yanında ayrılarak kendisini bir ahıra kapattı. Bedenini sığır gübresi ile kaplatıp vücudundaki suyu kurutmaya çalıştı. Fakat bu da bir işe yaramayınca 60 yaşında gözlerini dünyaya yumdu.

İnsan bugünde insan yine hırslı yine anlayışsız yine bencil … Kahrından ölen bu filozof dünyayı etkilemiş bir Efesidir. Fakat bugün bile hala onu anlatan bir şeyler yapılmıyor. Yaşasaydı yine kahrından ölebilirdi…


İşte bu topraklardan Herakleitos geçti. Geçerken dünyayı değiştirdi, fakat yaşadığı toprakların bugünkü halini değiştiremedi… 

Tarihçi Tolga MERT





Selçuk Efes Kent Belleği #EfesSelçuktanerelergezilir

  Selçuk Efes Kent Belleği Zaman Yolculuğu Efes Selçukluların ve Efes Selçuk’un tarihine, doğasına, insanına ilgi duyanların paylaşım noktas...