24 Ekim 2016 Pazartesi

EFES’te TARIM ve HAYVANCILIK

EFES’TE
TARIM ve HAYVANCILIK

Efes (Ephesus) en bilinen yönüyle liman kenti olsa da öncesinde de sonrasında da ve hatta bugününde dahi tarım, bu kentin en büyük geçim kaynağı olmuştur. Bunun sebebi ise Küçük Menderes (Kaystros) nehrinin verimli ovalar oluşturmasıydı. Bu tanrının Efesliler’e bir lütfu diye düşünüyorum.

Ege Denizi,Menderes Nehri, Menderes Ovası, 4 mevsimin en güzel yaşandığı yer olması, En güzel gökyüzünün burada olması bu toprakların en büyük hazineleridir…

Zeytin ağaçları, çeşitli meyveler, tahıl ürünleri bölgemizin sonsuz ürünleriydi. Bunun yanında hayvancılıkta ise koyun, keçi, sığır, at, eşek beslenen hayvanlardı. Bir diğer hayvan ise evcil domuzlardı. Yaygın olarak beslenen evcil domuz, en önemli hayvansal besi kaynağıydı.
Küçük menderes nehri zarar verse dahi topraklara fayda sağlamıştır. Taşkınlardan zarar gören mahsuller olsa da zamanla zengin alüvyonlar ile bezenen topraklar tarımsal açıdan daha da zenginleşmiştir. Fakat bir götürüsü de dolan liman sonucunda bataklıklar diyarı olmuştur bu bölge…
Arpa, buğday en yaygın tahıllardı. Ekim ayında toprak sürülür öküz ve sabanlarla. Tohumlar ise elle saçılırdı. Toprahın ruhunu bilen Efesliler toprağı nadasa (1 yıl dinlenmeye) bırakırlardı. Mayıs ayı gelindiğinde hasat el yordamı ve orakla yapılırdı, bugün olduğu gibi. Arpa ve buğdayın tanelerini ayırmak için biçilen saplar düz bir alana yayılır ve üzerinde at, eşek gibi hayvanlar dolaştırılırdı. İyice ezilen saplar samana dönüşür ve tahıl taneleri ayrılırdı.

Sapla samanı ayırt etmesini iyi bilmişler. 

Eylül ayı üzümün hasat zamanıydı. Tepelerin eteklerinde olan üzüm bağları toplandıktan sonra bir kısmı yenmek için bir kısmı da şarap yapılmak üzere ezilirdi. Üzümün suları büyük toprak kaplarda mayalanmaya bırakılır ve saklanırdı.

Zeytin bugünde olduğu gibi geçmişte de en önemli tarım ürünüydü bu bölgede. Hatta o kadar değerliydi ki yasalar ile ağaçlar korunuyordu. Rastgele kesilmesi ve köklenmesi yasaktı. Toplama işlemi bugün olduğu gibi elle ve değneklerle yapılırdı. Toplanan mahsul, çuvallara doldurularak ezilirlerdi. Efesliler zeytini hem yemek için hem aydınlanmak için hem de temizlik için kullanırlardı. Yaşamlarının her alanı zeytinde saklıymış…

Yetiştirilen yaygın sebzelere baktığımızda ise iklim koşullarına göre; bezelye, fasulye, şalgam, hıyar, soğan, sarımsak, havuç, pırasa, enginar ve kabak yetiştirilirdi.

Yetiştirilen yaygın meyveler ise; elma, armut, erik, incir (yemiş), nar, badem idi…

Efesliler avcılık ile de geçimini sağlarlardı. En çok avlanan hayvan, tavşan, keklik ve yaban domuzuydu…

Arıcılığı söylememek Efes için olmaz elbette. Arılar topraktan yapılma kovanlarda üretilir ve korunurdu. Ki zaten kraliçe arı Efes kentinin simgesidir. Sikkelerinde her zaman olmuştur.

İnsan her zaman insan olduğunu tarihe baktıkça daha iyi anlıyoruz. Sonuç olarak 2 bin yıl dahi olsa aynı insanlardık. Hemen hemen aynı şeyleri yerdik, aynı şeylere üzülür, aynı şeylere sevinirdik. Aşık olurduk, acı çekerdik, fakir olurduk, zengin olurduk. Ama insandık nihayetinde. 

Geçse bile üzerinden 2 bin yıl …


Tarihçi Tolga MERT


15 Ekim 2016 Cumartesi

Artemis Tapınağını Bulan J. Turtle Wood'un Günlüğünden

Artemis Tapınağını Bulan J. Turtle Wood'un Günlüğünden

Tapınağın Bulunuşu

Kısaca

Efes Artemis Tapınağını bulan İngiliz demiryolu mühendisi görünümlü tarihi eser avcısı John Turtle Wood’un günlüğünden ;
Wood, kazılara başladığı günleri şöyle anlatır:
“1863 yılında başlattığım kazılarda amacım uzun zaman toprak altında saklı kalan büyük Diana (Artemis) Tapınağı’nın kalıntılarını ortaya çıkarmaktır. Toprak üzerinde hiçbir kalıntı olmadığı için birçok kişi böyle bir yapının varlığından bile kuşku duyuyor.”
Wood, yayınlarında Osmanlı İmparatorluğu’ndan kazı iznini alışını ve devamını şöyle anlatır:
“British Museum’dan Bay Trustees’in yardımıyla kazı izni aldıktan sonra 1863 Mayıs ayında kazılara başladım. Ephesus ve Kolophon’da antik eserleri aramak için 12 aylık bir zamanım vardı. Bulduğum eserleri yurtdışına çıkarabilecektim ama birer kopyasını Osmanlılara vermek zorundaydım. Kazılara başlamak için kazı yapılacak yerlerin sahipleriyle anlaşmak şarttı, bu da gecikmelere neden oluyordu.”
Wood, başlangıçtaki kazı giderlerini kendisi finanse ediyordu. O dönemlerde kazıyı kendi parasıyla yapmak, bulunan eserleri Biritish Museum veya başka müzelere satmak bir gelenek halini almıştı. Ancak şartları ağırlaşan kazı giderlerini kendi başına daha fazla finanse edemeyen Wood, bir süre sonra Biritish Museum’dan para yardımı istedi ve aldı. Bu nedenle Wood’un kazıları “Para karşılığı başarı” ilkesine dayanır. Kazı masraflarıyla bulunan eserlerin parasal değerleri karşılaştırılır. Böyle başlayan Efes Artemis Tapınağı kazılarında sonuç ancak 6 yıl sonra alınabildi.
Wood’un satırlarıyla tapınağın bulunuş öyküsü şöyledir:
“1869 yılının son gününde, uzun zaman öncesinde izi kaybedilen ve yine uzun zamandır tekrar aranan tapınağın mermer temelleri yaklaşık yirmi feet (altı metre) derinlikte toprağın altında bulundu. İşcilerden biri beyaz mermerden büyük ve kalın bir temele rastladığı zaman bunun tapınağa ait olabileceğini düşündüm. Sonraki üç gün bayram olduğu için işçiyi birkaç saat daha fazla çalışması ve biraz daha kazması için ikna ettim. 1870 yılbaşı günü bu temelin en sondan bir önceki tapınağa (Arkaik Tapınak) ait olduğu anlaşıldı”

Tarihçi Tolga MERT


Selçuk Efes Kent Belleği #EfesSelçuktanerelergezilir

  Selçuk Efes Kent Belleği Zaman Yolculuğu Efes Selçukluların ve Efes Selçuk’un tarihine, doğasına, insanına ilgi duyanların paylaşım noktas...