24 Mayıs 2022 Salı

Selçuk Efes Kent Belleği #EfesSelçuktanerelergezilir

 Selçuk Efes Kent Belleği Zaman Yolculuğu

Efes Selçukluların ve Efes Selçuk’un tarihine, doğasına, insanına ilgi duyanların paylaşım noktası olan Selçuk Efes Kent Belleği Merkezi kentin yaşamına ve yaşanmışlıklarına dair izlerin sergilendiği bir mekân olarak 4 Eylül 2012 yılında zaman yolculuğuna başlamıştır.
Efes Selçuk’un 8600 yıllık tarihinden bugününe kadar oluşmuş toplumsal ve kültürel birikimler bir “zaman kapsülü” niteliğinde ziyaretçileri ile buluşurken bu köklü mirası yine tarihi bir dokunun içerisinde sunmaktadır.
Reji Ambarından Kentin Belleği’ne
19. yüzyılın son çeyreğinde inşa edilen taş bina Osmanlı İmparatorluğu döneminde ”Reji Ambarı” olarak kullanılırken Cumhuriyet ile birlikte Tekel idaresine devredilmiştir. 1985 yılına kadar tütün deposu ve tekel idaresi olarak kullanılan bina bu tarihten itibaren bu anlamdaki işlevini yitirerek tasfiye edilmiştir. Kentin tarihi dokusunu oluşturan, simgesel ve anlamsal değerleri arasında yer alan, Efes Selçuk’un bir dönemdeki ekonomik, sosyal, politik ve teknolojik yapısını yansıtan bir endüstri mirası olan bu yapı; Efes Selçuk Belediyesi tarafından iç ve dış mekânlardaki yenilemeler yapıldıktan sonra kentin sahip olduğu önemli değerlerin bilgi, belge ve objeler ile tanıtılmasını sağlamak ve Efes Selçuk halkının ortak kültür mirasını korumak amacıyla kent belleği olarak kente kazandırılmıştır.
Selçuk Efes Kent Belleği’nde Neler Var?
Selçuk Efes Kent Belleği; kalıcı ve süreli sergi salonlarıyla 1200 m2 sergileme alanına sahiptir. Zemin katta Osmanlı döneminde Reji idaresi tütün deposu, Cumhuriyet döneminde tekel binası olarak kullanılan tarihi binanın geçmiş dönemlerdeki işlevini anlatan tütün sergisi ve Selçuk’un 8600 yıllık tarihinin kırılma noktalarına ve önemli olaylara vurgu yapan Efes, Ayasuluk, Selçuk kronolojik sergisi görülebilir.
1. kat: Arşiv sisteminin bulunduğu çalışma ofisi ve sergi salonundan oluşmakta olup, Efes Selçuk’ta farklı göç dönemlerinin incelendiği “Yeni Efesliler” sergisini yerel tarihe ilgi duyanların beğenisine sunmuştur. Yeni Efesliler Sergisi, bu ilke doğrultusunda yapılan sözlü tarih çalışmaları içinden kentin demografik yapısını temsil etme gücü göz önünde bulundurularak seçilen görüşmeler ile hazırlanmıştır.
2. Kat: Kültürel etkinliklerin gerçekleştiği konferans salonu ve kısa süreli sergilemeleriyle halkla olan iletişimini sürdürmektedir.
Kentin Kültürünün Merkezi
Selçuk Efes Kent Belleği; Kentin dün, bugün ve yarının belleği olmasının yanı sıra bünyesinde gerçekleştirdiği kültürel, sanatsal ve akademik çalışmalar ile kentin kültürünün merkezidir. Yediden yetmişe herkesin katılım gösterdiği etkinlikler, aynı zamanda kentimizin bilgi alışverişi noktası olmasıyla da kentliyi ve ziyaretçileri cezbetmektedir.
Selçuk Efes Kent Belleği Merkezi Yayınları
• Onur Gülbay ve Hasan Kireç’in çalışması olan “Efes Kurşun Tesseraeları”,
• Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Üyesi Cahit Telci’nin” Ücra Yerde Deniz Kenarında İhtiyatlı Mahalde Bir Şehir Ayasuluğ” adlı çalışması,
• Çanakkale 18 Mart Üniversitesinden Doç Dr.Vedat Çalışkan’ın hazırladığı “Kültürel Bir Miras’ın Coğrafyası Türkiye’de Deve Güreşleri” adlı eser
• Yerel tarihçi Ali Can ‘ın editörlüğünü yaptığı” Eski Kartpostallarda Ayasuluğ/Efes - Souvenir d’Ephese”
• Prof. Dr. Melek Göregenli’nin çalışması olan “Dün, Bugün ve Geleceğin Zihinsel Temsilleri” isimli kitabı
• Tolga Mert ve Yusuf Yavaş’ın editörlüğünü yaptığı “Efesli Herakleitos Felsefe Günleri 1” isimli konferanslar serisinin kitabı.
Akademik çalışmaların yanında birde kültür, sanat ve yaşam dergisi olan “Efesli Leylek” kent belleği yayını olarak değer katmaya devam etmektedir.
Selçuk Belediyesi Kent Belleği Bağışlarınızı Bekliyor!
İnsanoğlu tarih boyunca iz bırakmak, unutulmamak isteğiyle yaşamıştır. Bazen bir kitap yazmış, bazen önemli bir iş yaparak tarihe geçmiştir. Bazen de çektirdiği bir hatıra fotoğrafı tarihin en önemli tanığı olmuştur. Selçuk Belediyesi Kent Belleği; anılarınızı, fotoğraflarınızı, eşyalarınızı bu ilçede yaşayan çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız en büyük miras olarak ölümsüzleştiriyor.
Bu kentin belleğinde sizden bir parça olsun ister misiniz?
Hikayelerinizi geleceğe taşımak için, sizleri eski albümleriniz ve eşyalarınızla birlikte Selçuk Belediyesi Kent Belleği’ne bekliyoruz… Bir bardak çayı güzel bir sohbetle paylaşırken, bir yandan da fotoğraflarınızdan birer örnek alıp aslını size geri vereceğiz.
Bütün çocuklar, torunlar görsün diye…













8 Mart 2022 Salı

BELLEK - İnsan Hikâyeleri - BU TOPRAĞIN KADINLARI

 Kentimizin 8600 yıllık hikâyesinde kadının her zaman önemli bir yeri olmuştur. Bizlerin bunu Kybele’nin Artemis’in, Meryem Ana’nın tarih içerisindeki öneminden bilmemizin yanı sıra, biz bunu adı sanı anılmayan binlerce kadından da bilmekteyiz. Efsanevi Amazon Kadınlarının yaşadığı, meşhur Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın geldiği, Celsus Kütüphanemizde “Bilgelik, Erdem, Kader ve İlim” isimli dört kadın heykelin bulunduğu, estetiğin ve güzelliğin ön planda tutulduğu bu toprakların kadınları, her zaman geleceğimize ışık olmuştur geçmişten…

İşte bu geleneği yakın tarihimize yansıtan bu toprağın kadınlarından yalnızca üçünü belleklerimizden sizlere aktarıyorum…
AYNUR ABASIZ
Türkiye’nin ilk kadın zabıta müdürü
Hasan Hüsnü ve Naciye Abasız’ın 5 evladından biri olarak 6 Nisan 1956 tarihinde Selçuk’ta dünyaya geldi Aynur Abasız…
Büyük dedeleri Mustafa, Konya’dan çıkıp Selçuk’a geliyor. Yerleşimin olmadığı o yıllarda Selçuk’a yerleşen ilk Yörüklerden oluyorlar. Geldiklerinde mevsim serin ve dedesinin sırtında kaban yok. “Kim bu ceketsiz çocuk? Kim bu abasız çocuk?” diye soruyorlar. Abasız soyadı da bu hikâyeden kalıyor bugünlere…
Liseden mezun olduktan sonra çeşitli sebeplerden üniversitede okuyamamış ama kitap okumayı çok seviyormuş. Kendini geliştirmiş ve Türkiye çapında bir ilki başarmış Efes Selçuk’un bu yürekli kadını. Nedir bu başarı?
Türkiye’nin ilk kadın zabıta müdürü olması…
“1979 yılında pamuk çapasından gelmiş bir gün. Dönemin belediye başkanı Dr. Cahit Tanman seni çağırıyor demişler. Güzelce giyinip belediye binasına, başkanın yanına çıkmış. Tanman ise tek cümleyle “Yarın gel işe başla zabıtada” demiş…
Bu cümle ile başlayan hikaye, kente hizmette yoğun tempoda çalıştığı yılların başlangıcı olmuş. İşte bundan sonraki süreçte iki ay zabıtada normal görev yaptıktan sonra Türkiye’nin ilk kadın zabıta müdürü unvanını almış.
Göstermiş olduğu üstün başarılar ile çevre il ve ilçelerin belediyeleri onu almak için çok uğraş vermiş. Fakat onun bu güzel sözü hayatını özetlemiş; “Eğer insan bir şey biliyorsa kendi memleketinde yapmalı onu.” Var olsun…
ZELİHA VİŞNE
Türkiye siyasetinin ilk kadın kolları başkanı
Efes Selçuk’un ilk kadın siyasetçisi
1936 yılında Selanik’te doğdu. Daha 3 aylıkken annesi Şahinşe ve babası Abdül’ün kucağında yollara koyularak göç etmiş. Çameria Arnavutlarından aslen. Selanik’ten İzmir’e, İzmir’den Selçuk’a yerleşmişler.
Çocukluğunda tarım ve hayvancılıkla geçinen bir ailede büyümüş. En büyük tutkularından birisiymiş at binmek. Özellikle kırmızı atını severmiş. Anlattığına göre semersiz binermiş ata. Tıpkı Orta Asya’dan gelen atalarımız gibi…
İlkokulunu İsabey’de okuduktan sonra hayata atılmış. O dönemlerde Türkiye’nin siyaseti de evriliyordu. Artık çok partili siyasal döneme geçiş gerçekleşmişti. 10 yaşından itibaren babasıyla birlikte siyasetin kalbinde olmuş hep. Mitinglerden mitinglere gidiyormuş. Ve artık yetişkin bir kadın olduğunda kendisini Türkiye siyasetinde ilk kadın kolları başkanlığında bulmuş. Yıl 1964…
Dönemin vekilleriyle, bakanlarıyla ve dahası Süleyman Demirel ile birebir mesaisi olmuş. Çok çalışkanmış. Çıkar için değil insanlara yardım için siyaset yaptığını söylüyordu hep bir anne yüreğiyle, bir kadın naifliğiyle…
1974 yılına gelindiğinde Ahmet Ferahlı ile birlikte Efes Selçuk’un ilk kadın meclis üyesi olarak meclise seçildi. 1980’den sonra siyaseti bir süreliğine bıraktı. Kendi değimiyle istirahate çekildi. Ama böylesine çalışkan bir kadın bırakılır mıydı?
1984 yılına gelindiğinde kendisini bu sefer Selçuk’un ilk kadın siyasi parti başkanı olarak buldu. Ülkemizin ve kentimizin bir kadını olarak ilkleri gerçekleştirmişti. 1993 yılının Nisan ayında, çeşitli sebeplerle siyaseti bıraktı. Ama insana hizmetten hiç vazgeçmedi. Kızılay’da çalışmalarına devam etti. Odak noktası kentine hizmetti. Gücü yettiğince dört koldan bu amacını gerçekleştirdi hep. Belleklerimize kazındı Zeliha Vişne, var olsun…
ATİKE KARAOKUTAN BAŞARAN
Efes Selçuk’tan dışarıya okumaya giden ilk dört kadından biri
1940 Tavas doğumlu. Soyadı Karaokutan. Adı üstünde…
Amcası Ali Rıza Karaokutan, Atatürk’ün harf devrimi sırasında Denizli müftüsüymüş. O dönemde okuma yazma bilen herkes öğretmen olacak denmiş. Lakabı “Karahafızlar” imiş. E madem ben öğretmen oldum karaları okutuyorum, o zaman lakabımız “Karaokutan” olsun demiş. Haber salmış tüm “karahafızlar” “Karaokutan” olmuş. Türkiye’de bu soyadlı herkes onlardanmış…
Babası İbrahim, annesi Ümmü Karaokutan.
Tavas’tan Selçuk’a gelmişler çocuklar köy yerinde heba olmasın okusunlar diyerek. İlkokulu İsabey’de okumuş. Ama ortaokul yok o zamanlar burada. O esnada Torbalı’da bir ortaokul açılıyor. İlk kayıtlı öğrencilerinden ve mezunlarından oluyor. Hatta Selçuk’tan ilk defa şehir dışına okumaya giden dört kız çocuğu…
Kendisi, Behiye Atınç, Özcan Kantarcıoğlu ve Münevver Kunt…
Sabah motorlusuyla o zaman adına “Oturay” derlermiş. Takır tukur takır tukur Torbalı’ya okumaya, aydınlanmaya gitmişler. Karaokutan, daha sonra Denizli Kız Öğretmen Okuluna giderek orasının da ilk mezunlarından olmuş. Ardından Devlet Demiryolları sınavına girerek tarihi Selçuk garında gişe memuru olarak çalışmaya başlamış. Yıl 1959…
Kentimizde çalışma hayatına giren ilk kadınlarımızdan oldu Atike Karaokutan Başaran, var olsun…
Ve şimdilerde Efes Selçuk’u geçmişten gelen ruhla bir kadın yönetiyor.
Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel. Hem de Efes Selçuk’un ilk KADIN belediye başkanı…
Dünyada çoğu zaman erkek egemen olmasına karşın Anadolu, tarihin her döneminde böylesine yiğit kadınlar ortaya çıkarmışlardır. Kimi zaman Amazon kadını Penthesilea’dır, Antiope’dir. Kimi zaman Kurtuluş Savaşında Kara Fatma’dır. Kimi zaman da kağnısıyla cepheye mermi taşıyan Elif kadındır, Nene Hatundur, kimi zaman da kentimizde yükselen sesler Zeliha’dır, Aynur’dur, Atike’dir…
Hepsi Anadolu kadınıdır, dolu dolu yürekleri ve cesaretleriyle bu toprakların kadınıdır…
Efesli Leylek Dergisi sayı: 2
Tolga MERT
Tarihçi











27 Ocak 2022 Perşembe

EFES SELÇUK'UN ARPA'SI - Kentin İnsan Hikâyeleri

Hüseyin Namıdiğer Arpa!

Efes Selçuk’ta 1947 yılıydı.
Tek katlı bir evde evin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi Hüseyin Arpa, Namıdiğer ARPA…
Baba adı Mehmet Arpa, anne adı Naile Arpa…
Yoksullardı, belki de o dönemin en büyük şanssızlığıydı bu, ama onun bir şanssızlığı daha vardı. Daha kundaktayken annesi onu bırakıp gitmişti. Babası ve babaannesiyle kala kaldı.
Babaannesini anne bilmiş onun elinde büyümüştü. Tüm dünyası babaannesi oldu. Adı Gülsüm’dü…
Gülsüm nenesinin evi aynı bahçe içerisinde kendi evleriyle karşılıklıydı. Gülsüm nenesinin elinde büyüdü. Bu sırada baba bir anne ayrı iki kardeşi daha oldu. İhsan ve Mustafa. Hüseyin’in okul çağı geldi. Her yaşıtı gibi o dönemin tek okulu olan İsa Bey İlk Okulu’na gitti. Çalışkan ve başarılıydı. Amcası Hasan Arpa okul araç gereçleri için her daim ona yardım ederdi. Yengesi Elif’te…
Hatta zekâsına ve başarısına hayran olan bir aile onu evlat edinmek istedi. Okutup topluma yararlı bir birey yapmak istiyoruz dediler. Fakat babası evladını Hüseyin’i veremedi. O da 4. sınıftan sonra okulu bıraktı.
Hayata tutunmak için çalışması gerekliydi. Şirinceli Şahap’ın kahvesinde garsonlukta yaptı, yevmiyeci olarak dönemin meşhur Selçuk karpuzunun bostanını kırmaya da gitti. Fakat en çok yaptığı ve sevdiği işlerden birisi mangırcılıktı.
Efes Selçuk’ta bir zamanlar birçok kişinin geçim kaynaklarından birisiydi mangırcılık. Yani antik paraları (Sikkeler) bulup turistlere satmak. Tabi o zamanlar bu konuda yasal bir işlem yoktu. Efes’te tütün tarlaları arasında özellikle yağmur yağdığında güneşin doğuşuyla birlikte arayıp bulurdu o mangırları. Sonra da Efes Antik Kenti girişinde satardı bunları. Kazandığını aslında ailesine verirdi. Çokta parayla işi yoktu…
Her delikanlı gibi içi kıpır kıpırdı. İpek adında bir kadına âşık olmuştu. Yolunu gözler, içinde yaşardı aşkını. Kader mahkûmu da oldu. Hayatının çeşitli zamanlarında Selçuk’ta, Buca’da Denizli Acıpayam’da, Aydın’da hapis yattı. Kardeşleri ziyaretine geldiğinde ise İpek nasıl? Görüyor musunuz? Evlendi mi? diye sorardı…
20’li yaşlarının başında her erkek gibi onun da askerliğe gitme vakti geldi. Ankara Etimesgut 3. Hava İkmal Bakım Merkezi’nde askerliğine başladı. Mutfakta soğan soyardı çoğu zaman.
Fakat ne olduysa alışamadı askerliğe. Kaçıp kaçıp evine, efes Selçuk’a geliyordu. Sonra tekrar gitmek zorunda kalıyordu. Bu böyle defalarca sürdü. Askerliği 6 yılda zor bela bitirdi. En son İzmirli bir başçavuşun yardımlarıyla terhisini alarak evine döndü.
Bir süre boş gezdikten sonra çeşitli dönemlerdeki kader mahkûmluğunu tekrar tekrar yaşadı. 30’lu yaşlarının ortasına geldiğinde sağlıklı düşünmemeye başladı. Herhangi bir işte çalışamaz hale gelmişti. Kişisel işlerini dahi tek başına gideremeyecek durumdaydı. Eve gitmez, gitse de babaannesi Gülsüm nenenin yanında kalırdı. Aile bağları kopmuştu. Sokaklarda yatar ve neredeyse sürekli alkol tüketirdi.


İşte Efes Selçuk’un tanıdığı, herkesin hafızasında yer alan meşhur Arpa Hüseyin bu zamandan sonra meydanlarda olmaya başladı. Besin olarak sevdiği şeylerden birisiydi çiğ balık. Balıkhaneden verirlerdi ona. O da şarap ile birlikte tüketirdi bunu. Hatta kente ilk suşiyi getiren adam diye biliriz biz onu. Kuşadası yolunda, hastahane kavşağı onun meskeniydi. Bakımlarını yapamadığı için sakalları tarihten fırlamış bir filozof gibi uzar, salaş giyinirdi. Bana Herakleitos’un yansıması gibi geliyor şimdilerde…
Canının istediği yerde kalır isterse de arada eve giderdi. Kimseye zararı olmadı. Kendi halinde yaşamda tutunmaya çalışırdı bazen bilinçlice bazen bilinçsizce. Geçimine destek olan herkese minnetle bakardı. Ona su verene, sigara verene, ekmek verene hep minnettar kaldı. Sokakları dolaşır dinlenmek için bir bank ya da o meşhur kavşağına giderdi. Küfür etmeyi severdi, ne de olsa sokak jargonuyla yaşıyordu.
Aslında kentimizin hafızalarında yer alan değerlerden oldu zamanla. Biz Efes Selçuklular taşımıza, toprağımıza her türlü insanımıza sahip çıkan bir aile gibiyiz. Kent jargonuna girmiş bir kişilikti. Saçı sakalı uzayan kişilere ne deriz biliyorsunuz!
“Arpa gibi olmuşsun” .
Efes Selçuklular dışında kimse anlamaz bu cümleyi.
Efes Selçuk Belediyesi bakımını yapardı ara ara. Saçlarını sıfıra vurdurup, yıkarlar, tertemiz kıyafetlerle tekrardan başlardı sokak yaşantısına. Yeniden o kavşakta geleni geçeni selamlardı. Görevi gibi sahiplendi o kavşağı. Arada bir aklı yerine gelir ve tanıdıklarına selam verirdi. Bir gün trenin altına yatarak kendisini öldürmek istemiş. Neden mi? Kim bilir…? Fakat trenin çarpmasına 2 saniye kala kendine gelerek raylardan kalkmış ve yoluna devam etmiş.
Yine o aklı başına geldiği günlerden bir gün evine geldi. Amcası Hasan’ın eşi Elif’i çok severdi. Oturdu kapısının önüne aklı geliverdi, mazisini hatırladı. Elif yenge çok öğüt verdi ona hayatla ilgili gençliğinde. Sanki özür dilemek niyetiyle “ Yenge sen bana çok öğüt verdin zamanında ama ben onu tutmadım affet beni” dedi. Dünyadan gideceğini hissetmiş gibi.
Bu sözden iki ay sonra 4 Kasım 2006 tarihinde elim bir trafik kazasında yine meskeninde, o kavşakta kazaya kurban gitti. Ona çarpan araç kaçtı ve bulunamadı. Yaralıydı. Çevredeki vatandaşlar onu hastahaneye kaldırdı. Kurtulamadı tüm müdahalelere rağmen. Göçüp gitti kentimizden. Öylesine sevilmişti ki vefatının 52’sinde belediye tavuklu pilav dağıtarak hayrını yaptı. Efes Selçuklular ona dua etti.
Işıklar içinde uyusun Hüseyin ARPA…
Hatırlanmak güzel şeydir eminim yıllar sonra. İyisiyle kötüsüyle belleklerimizde yer alan bir figür olarak kaldı Arpa. Günlük sohbetlerimize, kentin jargonuna girdi ismiyle, nevi şahsına münhasır kişiliğiyle. Bizim olan hep değerlidir bu kentte. Değerliydin Arpa sende. Bizler seni tebessümle hatırlıyoruz yıllar sonra…
Kentimizin ilk kültür sanat dergisinde seni yazmak, seni derinlemesine öğrenmek belleklerimizi diri tuttu. Benim çocukluğumda, kiminin gençliğinde, kiminin ileri yaşlarında bildiği hafızamızdan silinmeyen o güzel insan Arpa, işte böyle biriydi…
Tarihçi
Tolga MERT







Selçuk Efes Kent Belleği #EfesSelçuktanerelergezilir

  Selçuk Efes Kent Belleği Zaman Yolculuğu Efes Selçukluların ve Efes Selçuk’un tarihine, doğasına, insanına ilgi duyanların paylaşım noktas...