23 Temmuz 2016 Cumartesi

Demirden Yol ’un Uyandırdığı Kent: Ayasuluğ (Selçuk)

Demirden Yol ’un Uyandırdığı Kent: Ayasuluğ (Selçuk)

Demirden yolun Gelişi:

14 Kasım 1861 tarihinde İzmir-Kozpınar arasındaki tren yolu hattı açılmış ve taşımacılığa başlanmıştı. Ardından o zamanlardaki adıyla Ayasuluğ’a doğru demiryolu çalışmaları devam edecekti. Kozpınar-Ayasuluğ yolu mesafe olarak 11 kilometrelik dümdüz bir araziydi. Fakat buna rağmen istenilen başarıya bir türlü ulaşılamamıştı. En büyük sebebi ise Selatin dağının sert kayalıklarının tünel yapımına elverişsiz olmasıydı. Bu dağın izin vermediği yol mecburen Ayasuluğ’a kaydırıldı.

11 km’lik yolu döşemek 11 aylarını almıştı. Ayda 1 km yol döşemek o dönemde bu işler için çok yavaş sayılırdı.

15 Eylül 1862 yılında Ayasuluğ ’a ulaşıldı ve bir istasyon inşa edildi. Ayasuluğ istasyonu Punta Garı’ndan (Alsancak Garı) sonra o dönemde yapılmış en büyük istasyondu.
Demiryolu Ayasuluğ’a gelmeden önce yerleşim, bugünkü Ayasuluğ Tepesi ve İsabey Camii arasındaki alandaydı. Demirden yol antik çağın ilk metropolü olan Ephesus kentinin değerini ortaya çıkarmış yani uyuyan kenti uyandırmıştır.

Şirinceli (Kırkında) ünlü yazar Dido Sotiriyu tren yolunun gelişini şu cümleler ile anlatıyor “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” kitabında:

“Çirkince ’de yaşam böyle sürüp giderken bir gün İzmir’den haber geldi; İzmir ile aydın arasında demirden bir yol yapılacak, bunun üstünde koca vagonlar gidip gelecek; yük ve insan taşıyacak; bu yolun bir durağı da Ayasuluğ olacak. Bunu duyunca Çirkinceliler çok sevindiler. Eski kentlerinde bir tren istasyonunun bulunması, ovadaki arazilerinin tekrar değerleneceğini kanıtlıyordu.

Görünen o ki “Demirden Yol” geçmişten günümüze bu topraklarda yaşayan herkesi sevindirdi. Hem insanımızı sevindirdi, hem de kentimizi…



Tarihçi Tolga MERT



22 Temmuz 2016 Cuma

EFES – ROMA İMPATATORLUKLAR DEVRİ

EFES – ROMA İMPARATORLUKLAR DEVRİ

Roma çağında Efes özellikle 1. Ve 2. Yüzyıllardan altın çağını yaşamıştır.

İmparatorlar Efes kentine büyük önem vermişlerdir. Hatta çoğu Roma İmparatoru Efes kentine gelip bir süre burada konakladı. Her gelen imparator kenti mimari açıdan zenginleştirdi. Bu mimari ilerleyiş bir zaman sonra Efes’i İskenderiye’den sonra doğunun en büyük kenti olmasını sağlamıştır. 
Nüfusu aşağı yukarı 300.000’e kadar ulaşmıştı.

Fakat İmparator Neron Efes’in bu altın çağında yaşanan bir karışıklık ile Kutsal Tanrıça Artemis'in Tapınağı’nda bulunan  dünyanın dört bir yanından gelen altın, gümüş hazinelere el koymuştur. Bu hazineleri ivedi bir şekilde Roma’ya göndermiştir. Belki de bugün paha biçemeyeceğimiz kadar hazineyi alan Neron, kentin imar alanında inşasına yardım da sağlamıştır. 
Büyük Tiyatro’nun sahne binası bu dönemde yükselmiştir.

Kürekle almış tane ile vermiş…

Efesliler her zaman Roma İmparatorları ile iyi geçinmişlerdir. Belki yağcılıktır bunun adı ama imparatorlar için tapınaklar yaptırmış ve onları tanrı düzeyine çıkarmışlardır.

Despotluğu ile bilinen İmparator Domitianus M.S 89-96 yılları arasında Efesliler adına bir tapınak yaparak önüne kendi heykelinin dikilmesini istemiştir. Kafası ve kolu günümüze ulaşan bu heykelin akıbeti Domitianus ölünce kırılmıştır. (Efes Müzesi’nde kol ve kafası) Fakat kendisi hayattayken Efes ve Efesliler ile gayet iyi geçinmiştir.

M.S 98 yılına gelindiğinde Efeslilerin en sevdiği İmparator Traianus Roma İmparatoru olmuştur. Traianus dolmaya ve pislenmeye başlayan limanı temizletmiş ve imar faaliyetlerine hız vermiştir. Efesliler de onun adına kente bir çeşme ve bir tapınak yapmışlardır.

M.S 117 yılına gelindiğinde Roma İmparatoru Hadrianus Efes’te yaşanan büyük deprem sonrası limanın temizlenmesine ve imar faaliyetlerine önem vermiştir. Efes’te kendi adına bir tapınak ve bir anıtsal kapı inşa ettirmiştir.

Bu dönemde eğitim ve hukuk sistemi tamamiyle Romalıların isteklerine göre yürüyordu. Bir çok kurumun adı değiştirilip Latince olmasına karşın halk yine Yunancayı kullanıyordu. Günlük yaşantılarında da tamamiyle Greek yaşamında roma yaşamına geçilmişti. Ancak evlenme ve ölü gömme adetlerinde eskiye bağlı kalınmıştır. Kent ve yönetim şekillerinde dahi değişme olmasına rağmen değişmeyen tek şey din olmuştur. Sadece Artemis’in adı Diana, Zeus’un adı da Jupiter olarak anılmaya başlanmıştır…

Dünyada kentler ve halklar nasıl yönetilmeyi hak ediyorsa öyle yönetilmiştir. Efes imparatorlar, krallar, valiler ile her zaman iyi geçinip refahlarına önem vermişlerdir. Tarihte böylesine zengin yaşamalarının en önemli sebeplerinden biriside budur. Anlaşmazlık yoluna gidilseydi yöneticiler ile belki bu denli bir ihtişam ile bahsedemeyecektik Efes'ten... 

Yöneticiler ile geçinemeyen halklar daima yok olmuştur. Maalesef dünyanın düzeni bugün de tabir ettiğimiz gibi yağcılık, yaranma yöntemleri ile ilerlemektedir. Taraf olmayan her zaman bertaraf oluyor ... Bu iş bugünde böyle yarın da böyle olacak. 

Fakat böyle giden bir düzende her şey ve herkes mutlaka kendisinden ödün vermeye mecburdur.

Tarihçi Tolga MERT









18 Temmuz 2016 Pazartesi

KAYBEDEN NESİLLERİZ

KAYBEDEN NESİLLERİZ

Bir neslin beyinen ölüşünü görüyorum…

15 Temmuz darbe girişiminin ardından sosyal medya ve televizyonlarda yüzlerce görüntü, video, yazı paylaşıldı. Ben ve akranlarım ne bir darbe gördü ne bir savaş. Fakat az çok hepimiz biliyoruz darbe nedir ne değildir. O gece darbe ve savaş çığlıklarının hislerimize işlediği geceydi.

Burada ben darbeyi yazmayacağım zaten her yerde bu konuşuluyor…

15 Temmuz gecesi herkes gibi bende sabaha kadar uyumadım. Ülkemde neler oluyor diye hem sosyal medyadan hem de televizyonlardan olan biteni izledim. Görüntüleri ve yazılanları gözlemlediğimde dehşete kapıldım.

İnsanım, ülkem binlerce parçaya bölünmüş, parça pinçik…

O gece evde uykudan kalkan kardeşime darbeyi anlatırken boğazım düğümlendi, gecenin bir vakti okunan sela ürpertiyordu içimizi. Neyin doğru neyin yanlış neyin düzmece olduğuna kimse karar veremiyordu. Herkes anladığı kadarıyla bir şeyler düşünüyor, yazıyordu.

Kimisi sokağa çıkın diyordu, kimisi çıkmayın, kimisi darbeye alkış tutuyordu, kimisi karşı çıkıyordu, kimisi askere saldırıyordu, kimisi askeri kolluyordu. Kimisinin ise hiç bir şey umurunda değildi. Herkes bilinmezlikler içinde hareket ederken hepimizin akıllarında şu soru vardı.

Yarın nasıl bir güne güneş doğacak?

Dün nasıl doğmuştu ki yarın farklı doğsun. Psikolojisi her geçen gün farklı olaylar ile bozulan, aklını yavaş yavaş kaybedenler ülkesi haline geldik. Coğrafyamızın dört bir yanı kan gölü olmuş iken artık ülkemizin de dört bir yanı kan gölüne döndü. Haliyle bu ülkenin insanı ruhen bitme noktasına geldi. Karanlıklar ülkesine dönüşüverdi dünyanın en güzel gökyüzünün altı. Siyasete güven yok, devlete güven yok, askere-polise güven yok arkadaşına, eşine, dostuna güven yok. Güven bu ülkeyi terk etti.

Kim için, ne için birbirini öldürdüğünü bilmeyen canavarlar türedi. Biz bunları tarihin her döneminde yaşadık. Her zaman bizi, bize kırdırmaya çalıştılar. Ama etnik kökeni ile ama siyasi görüşü ile ama dinsel kökenleri ile. Benden olmayan düşmanım, senden olmayan düşmanın oldu. Olan kimlere oldu yine biliyor musunuz? Masum insanlara, masum halka, masum gençliğe, geçmişimize ve geleceğimize.

Bilimle, sanatla uğraşması gereken nesiller birbiriyle uğraştı. Kitap okumadı kitap yaktı. Kitap okuyanı, okumayanlar itibarsızlaştırdı.

Son gelinen noktada “ en büyük asker bizim asker “ naraları ile vatani görevini yapmaya giden Mehmetçiğimizi itibarsızlaştırdınız. Birinin iyi olması için karşı tarafın kötü olması gerekmez. Her Türk asker doğardı ya şimdi ne doğacak? Bilinçsizce savaş çığırtkanlığı yapmayalım.

Paranoyak ve psikolojik olarak çökmüş bir millete her şeyi yaptırabilirsin. Vakit varken bizler onlardan olmayalım.

Bu ülke hepimizin ve birimiz hepimiziz.

Allah bir daha bizlere böyle bir gün yaşatmasın…


Tarihçi Tolga MERT 






Selçuk Efes Kent Belleği #EfesSelçuktanerelergezilir

  Selçuk Efes Kent Belleği Zaman Yolculuğu Efes Selçukluların ve Efes Selçuk’un tarihine, doğasına, insanına ilgi duyanların paylaşım noktas...