18 Aralık 2020 Cuma

J. Turtle Wood’un Fotoğrafçısı ONBAŞI TROTMAN

 

J. Turtle Wood’un Fotoğrafçısı

ONBAŞI TROTMAN

 Dünyanın 7 Harikasından biri olan Efes Artemis Tapınağı’nı keşfeden İngiliz Demiryolu Mühendisi J. Turtle Wood’un hikayesi ile birlikte Efes’te arkeoloji çalışmaları gayrı bilimsel olarak başlar. Kendi günlüğünde bundan şöyle bahseder;

British Museum’dan Bay Trustees’in yardımıyla kazı izni aldıktan sonra 1863 Mayıs ayında kazılara başladım. Ephesus ve Kolophon’da antik eserleri aramak için 12 aylık bir zamanım vardı. Bulduğum eserleri yurtdışına çıkarabilecektim ama birer kopyasını Osmanlılara vermek zorundaydım.”

Wood’un satırlarıyla tapınağın bulunuş öyküsünü ise şöyle anlatıyor:

1869 yılının son gününde, uzun zaman öncesinde izi kaybedilen ve yine uzun zamandır tekrar aranan tapınağın mermer temelleri yaklaşık yirmi feet (altı metre) derinlikte toprağın altında bulundu. İşcilerden biri beyaz mermerden büyük ve kalın bir temele rastladığı zaman bunun tapınağa ait olabileceğini düşündüm. Sonraki üç gün bayram olduğu için işçiyi birkaç saat daha fazla çalışması ve biraz daha kazması için ikna ettim. 1870 yılbaşı günü bu temelin en sondan bir önceki tapınağa (Arkaik Tapınak) ait olduğu anlaşıldı

Dünyada büyük yankı bulan tapınağın keşfi Wood’a büyük bir ün kazandırmıştı. Aşağıda anlatacağım Onbaşı Trotman ise Wood’un hikâyesini bugüne kadar görmediğimiz fotoğraflar ve bilgiler ışığında geleceğe taşınmasında rol oynayan kişidir.

9 Ocak 1872 yılında “Royal Corp of Engineers” şirketinden üç kişi J. Turtle Wood’un 1869 yılında keşfettiği Efes’teki Artemis Tapınağı’na yardım için gönderildi. Bu kişilerden ikisi yeterli görülmeyerek geri gönderildi. Ancak üçüncü kişi olan Onbaşı Trotman 3 yıl boyunca Wood ile birlikte Efes ve Artemis’in topraklarında olarak geleceğe kadrajından fotoğraflar bıraktı…

Trotman geldiğinde tapınak bulunmuş ve Wood Efes’in diğer bölgelerinde kazı çalışmaları yapıyordu. Kazı fotoğrafçısı olmamasına rağmen dönemin hikayesini bugün bizlere aktaracak kadar ölümsüz kareler yakalamıştır. Bunun yanı sıra Trotman tapınağın sularının kazı için boşaltılması işi ile ilgileniyordu.

1871 yılına gelindiğinde İngiliz donanmasından  HMS Caledonia gemisi ve mürettebatı İzmir Limanına demirleyerek Efes’e geldi. Wood bugüne kadar bulduğu tüm eserleri British Museum’a gönderecekti. Bu sebeple ordunun iş gücünü yanına çağırarak gemi ile Anadolu’nun bağrından Efes’in eserlerini İngiltere’ye kaçırdılar. Kaçırılan eserler bölgeden trenle üç saatlik bir yolculuk ile Smyrna limanına taşındı. Birkaç ay sonra Trotman Efes’e geldiğinde bu hikâyeyi de fotoğrafladı. 


HMS Kaledonya subayları ve denizcileri. Kaptan Lambert ekibinin üyelerine ödünç verdi - Teğmen McQuhae, Teğmen Gambier, Dr Farr ve denizcileri

Trotman boşluk buldukça çevreyi gezmeyi ve fotoğraflamayı önemsedi. Bu yüzden fırsat buldukça İncil’de anlatılagelen 7 kilisenin bulunduğu şehirlere de yolculuk yaparak kadrajından çıkanları günümüze aktardı.

1873 tazında sağlığı bozulsa da 27 Mart 1874’teki son ayrılışına kadar Wood ile çalışmaya devam etti. Wood hem kitabında hem de hazırladığı raporlarda Trotman’dan övgüler ile bahsetmiştir.

Fotoğrafların arşivlenmesi ise Bay Trotman’ın eşi Bayan Trotman tarafından Yunan Cemiyeti’ne bağışlanmasıyla gerçekleşiyor.

Tarihçi 

Tolga MERT


Artemision'dan Kale, İsa Bey Camii ve St. Jean Kilisesine bakış


Kaleden ovaya bakış

Efes Tren İstasyonu 
arkasında şu an olmayan Ephesus Otel ve Bizans Su Kemerleri


     J. Turtle Wood'un Efes kazıları, 1871 HMS Kaledonya'nın korsan görünümlü         mürettebatı, heykelleri İngiltere'ye getiren yayınlanmamış bir fotoğraf.




                                                        Dönemin Ayasuluk erkekleri


                          Dönemin Ayasuluk kadınları ve çocuklar



Kaynak: 

https://www.bsa.ac.uk/2019/11/04/j-t-woods-ephesus-through-the-lens-corporal-j-trotman-archive-images-in-the-bsa-sphs-collection/

30 Kasım 2020 Pazartesi

EFESLİ HERAKLEİTOS FELSEFE GÜNLERİ KİTABI

 21-23 Kasım 2019 tarihlerinde Efes Selçuk Belediyesi ve Selçuk Ticaret Odası’nın işbirliğiyle Efes Selçuk’ta düzenlenen  “Efesli Herakleitos Felsefe Günleri I” etkinliğinde yapılan konuşma metinleri Selçuk Efes Kent Belleği tarafından kitap olarak yayımlandı.

Düşünce tarihinin tüm dönemlerini etkileyen Herakleitos’un tanınması açısından önemli bir kaynak olan kitabın editörlüğü Arkeolog Yusuf Yavaş ve Tarihçi Tolga Mert tarafından yapıldı.

Efes’in hemşehrisi Herakleitos’un felsefesinin çeşitli yönleriyle ele alındığı kitapta, filozofun Anadolu’nun düşünce ve kültür tarihi bakımından önemi ve özgün yönlerine de yer veriliyor.  Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel de bu önemli çalışmayı inceleyerek Selçuk Efes Kent Belleği Kültür Yayınları arasında yer almasının gerek Efes Selçuk’un kültürel kimliği, gerekse Herakleitos’un daha iyi anlaşılması açısından oldukça önemli bir adım olduğunu belirtti.

Türkiye’nin farklı üniversitelerinden felsefecilerin katkılarıyla oluşan Efesli Herakleitos Felsefe Günleri I” kitabında yer alan yazıların başlıkları ve felsefeciler şöyle:  “Herakleitos Kimdi?”, M. Günay, Yun. Reh. Uzm. Hasan GENÇCAN- “Söylemin Arkeolojisi: Batı Anadolu’da Söylemciliğin Biçimlenişi”, Prof. Dr. Fahri IŞIK-“Uygarlık Anadolu’da Doğdu”, Prof. Dr. Ali Osman GÜNDOĞAN -“Felsefe için Mitolojiden İki Örnek: “Nietzsche ve Camus”, Prof. Dr. Hüseyin Gazi TOPDEMİR-“Bilgelik Ateşi”, Doç. Dr. Mustafa GÜNAY  -”Felsefe-Şiir İlişkisi ve Herakleitos”,  Prof. Dr. Hatice Nur ERKIZAN- ”Herakleitos’tan Aristoteles’e, Aristoteles’ten Bize: İnsan Nedir?”,  Prof. Dr. H. Haluk ERDEM-“Felsefi Miras ve Mavi Anadolu”.

Anadolu’da felsefesinin izlerini ve mirasını ortaya koyan “Efesli Herakleitos  Felsefe Günleri I” kitabı felsefe severlerin ve kültür çalışmacılarının ilgisine sunuldu. Kitap Selçuk Efes Kent Belleği’nden temin edilebilir.




26 Ağustos 2020 Çarşamba

30 AĞUSTOS ZAFERİNİ ANLAMAK

 "Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.”

Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Anadolu’nun durumunu analiz etti. Genelgeler yayımlandı, kongreler yapıldı. Aklı her saniye büyük bir şiddetle çalışan yüzyılın dâhisi, kurtuluşa gidecek süreçleri tasarlarken bunu en yakınlarına rağmen yapıyordu. Anadolu’nun şartları ise cabasıydı…

“Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüştü”

I. ve II. İnönü savaşları kazanılarak büyük moral bulunsa da Kütahya – Eskişehir muharebesi kaybedilmişti. Ordu da millette büyük moral kaybetti. İsmet Paşa çadırında Atatürk’ü görünce “Her şey bitti” demiştir. Bütün ümidini kaybetmiş. Atatürk ise gülümseyerek “Déjà kazandın” yani, “Şimdiden kazandın” der.

Şaşkınlık içerisinde olan İsmet Paşa ne olduğunu anlamadan Atatürk hemen haritaları açtırır. Muharebelerin analizini yapar. O sırada ordunun ve mühimmatın ne kadar kötü durumda olduğunu anlatan İsmet Paşa’nın konuşmasının arasına girerek “İsmet, orduyu Sakarya’nın gerisine çek” der. Bu demek oluyor ki ordu 100 km geri çekilecek…

Daha açık bir şekilde anlatan Atatürk, Yunan Orduları kumandanı Papulas bizim çekildiğimizi görünce peşimizden gelecek. Bizim ülke de yol yok. Onların ikmal yolları uzayacak. Bırak gelsinler, ben vatanımın içinde olacağım ve onları vatanın harim-i ismetinde boğacağım. Dedikleri aynen uygulanan Atatürk Sakarya’ya geldiğinde muharebe başlar.



Papulas’ın niyeti Ankara’ya kadar yürümek. 

Tam donanımlı ordusuyla saldırıyor. 

Türk ordusu eriyor. 

Kaybediyoruz…

Mustafa Kemal duruma baktığında olan bitenin şu olduğunu gördü: Bir birlik şiddetli baskı altında geri çekilirken, onun yanındaki birlik biraz daha az çekiliyor, onun yanındakiyse daha çok çekiliyor. Dolayısıyla düzensiz bir geri çekilme var. Normal savaş düzeninde birlikler geri çekiliyorsa askerlerin kaçmaması için tüm birlikler geri çekilir ve cephenin uzunluğu boyunca yeni bir hat kurulurdu.

Mustafa Kemal böyle bir şeyin şart olmadığını görmüştür ve bunu “Biz hattı değil (yani bir çizgiyi değil) , vatanı müdafaa ediyoruz. Dolayısıyla her birlik müdafaasını kurabildiği yere kadar çekilsin,daha fazla gitmesin. Sathı (yani yüzeyi) müdafaa edelim. Bırakalım Yunanlılar aramızda dolaşsın” diye ifade eder.

Papulas şunu bekliyor: “Türk cephesi yarıldı. Şu kadar yerden yarıldı. Biz ne kadar içeri girdik, demek ki Türk Ordusu şu kadar kilometre geri çekilecek, onu bekleyelim.”

Fakat İşler Papulas adına istenildiği gibi gitmedi. Türk ordusu geri çekilmiyordu. Bunun üzerine kafası karışan, asabı bozulan Papulas başarısız olduğunu düşünür. Halbuki biraz daha ısrar etse belki de cepheyi yaracaktı. Papulas orduyu Sakarya’nın gerisine çeker.

Bir binbaşı istihbarat raporlarını karargah çadırına getirip okuduktan sonra “ Papulas yeni birlikler getirdiği için orduyu geri çekti” yorumunu yapar. Fakat Mustafa Kemal herkesin önünde şunları der;

“Binbaşının bize getirdiği istihbarat raporlarını ben iki defa dinledim, değerlendirmeleri yanlış. Papulas birlik getirmiyor, mevcut birlikleri kaydırıyor, Yunanlılar geri çekiliyor.” Fakat çadırdakiler Mustafa Kemal’e inanamaz. “Evet” der Mustafa Kemal, “Gelin anlatayım.”

Mustafa Kemal, zihninde bütün cephenin adeta haritasını çıkartmış durumda. Binbaşı istihbarat raporlarını okurken Mustafa Kemal’in kafasında bütün cephe şekilleniyordu ve fark ediyordu ki Yunanlılar çekiliyor. Durumu diğerlerine de izah ediyor, herkes çok memnun…

Sonra Mustafa Kemal, “Yunanlıları burada durdurduk, yarın taarruza kalkacağız” der. İsmet Paşa ise oturduğu yerden hiddetle kalkarak “Sen delirdin” diye bağırır, “Ne ile taarruz edeceğiz. Subayların üçte ikisi şehit, ordunun yüzde kırk altısı firar etmiş, ne ile taarruz edeceğiz?”

Mustafa Kemal şöyle cevap verir: “İsmet, hiç mühim değil” işaret parmağını başına koyarak “Papulas, savaşı burada kaybetti, şimdi üstünlük bizde.”

Bu konuşmadan sonra Türk Taarruzu başlar, Papulas Türk Ordusunun güçlendiğini zannedip ordusunu Kütahya-Eskişehir hattına çeker. Sakarya’da zafer kazanılır. (13 Eylül 1921)

 


(İlginçtir, Sakarya Meydan Muharebesi devam ederken Atatürk; “Bu topraklar çok zengin, bir kültür umum müdürlüğüne ihtiyacımız var” demiştir. Çünkü beyninde savaşı zaten kazanmıştı! )

Atatürk savaşlardan yorgun düşmüş orduyu ve milleti toplamak için kafasında bir süre belirler. 1 sene boyunca hem analiz yapar, hem güç toplar. Fransızların silahlarını alır, Ruslardan altın… Büyük Taarruzun tarihini kimseye bildirmez. Ardından gazeteye bir ilan verdirir “Ankara’da çay partisi verilecektir” diye. Ardından Ankara’da Mustafa Kemal’e karşı isyan çıktı sahte haberiyle akılları karıştırır. O sırada cephede silahların son kontrolleri yapıyordu. Anadolu’nun tüm dünya ile iletişimini kesme emrini de vermişti. İstihbarat savaşı muhteşem bir taktik ile sürüyordu.

26 Ağustos Büyük Taarruz emri…

O sabah Büyük Taarruz başlar. Sabah 04.30’da tanzim atışı açılır, 5.50’de de tahrip atışına geçilir, saat 07.00’de ise Yunan topçusu susar ve Türk Ordusu 14 gün sonra İzmir’e, Kordon’a varır. Büyük Taarruz’dan evvel Atatürk, 15 gün sonra İzmir’de olacağını söylemiştir yakın çevresine. Sonra birlikte Kordon’da yürürken de Salih Bozok’a “Kaç gün oldu?” diye sorar, “14 gün” Paşam cevabını verir Bozok. “ Bir gün yanıldık o zaman” der Atatürk.

Türk Milletine büyük başarılar kazandıran Atatürk, bunları aklıyla, keskin zekasıyla yaptı.

Devrimleri aklıyla gerçekleştirdi.

Modern Türkiye Cumhuriyeti'ni aklıyla kurdu.

Tüm dünyanın saygı duyduğu lider özelliğini aklıyla kazandı.

Aklımızda hep çok yaşa ATA'M…

Zaferlerimiz kutlu olsun…

 

Tarihçi Tolga MERT

Kaynak:

Celal Şengör – Dahi Diktatör

Grey Wolf – Bozkurt

11 Ağustos 2020 Salı

EFESLİ LEYLEKLER


Leylek leylek havada

Yumurtası tavada

Gel bizim hayata

Hayat kapısı kilitli

Leyleğin başı bitli.

Sanırım çocukluğumuzda bu tekerlemeyi söyleyerek oynamayanımız yoktur. Şahsen ben çok severdim. Her sabah oynamak isterdim. Dışarıya pek çıkmadığımız dönemlerdi. Leylek kuşunu ilk gördüğüm anda peşinde koşarak onunla tanışmak istemiştim ki annem de arkamdan koşup beni eve götürdü. Hep adını sayıklayıp oyun oynadığım kuşu o dönemlerde pek yakından görememiştim.
Kentimizde, leyleği havada görenler o sene gezeceğine, yuvasında görenler o sene hep evde oturacağına inanırlardı. Bu batıl inanç hala daha devam etmektedir.
Zayıf gördüğümüz bir kişiye leylek gibi oldun deriz. Bu lafı Yozgat’ta duyamazsınız…
Kültürümüze, folklorumuza bu denli girmiş olan bu sevimli leylekler, yüzyıllardır bizlerin yazlıkçı dostudur. Onların gelişiyle sıcakların geldiğini anlar hatta geç kaldıklarında hepimiz endişelenirdik. Geldiklerinde yüksek bölgelere yuva kurarlardı. Özellikle dünyanın en büyük açık hava müzesi olan Efes Selçuk’ta tarihi yapıların üzerine yuva yaparlardı. Sanki bizlere “tarih hala kullanılabilir” diyorlardı. En meşhur alanları ise İstasyon meydanında bulunan Bizans devri su kemerlerinin üzerindeki yuvalardır. Onun dışında Artemis Tapınağı’nın tek sütunu, Efes’in belli başlı yüksek yerleri vesaire…
Yüz yıllardır misafirimiz olan bu dostlarımıza 2010 yılından bu yana yapılan çalışmalarla bilimsellik katarak, halkaladık. Onları dünyanın her yerinde takip altına aldık. Mesela; 2010 yılında Selçuk'ta halkalanan iki leyleğin Efes harabeleri girişinde, iki leyleğin Belevi Beldesi'nde, bir leyleğin Zeytinköy'de ve bir leyleğin de Söke'nin Karacahayıt Köyü'nde olduğu gözlemlendi. AYRICA Efes Selçuk'ta halkalanan üç leyleğin de, kuşbilimciler tarafından İsrail'de görüldüğü rapor edildi.
Tarihi gravürlerde, tarihi fotoğraflarda da bugünkü misafirlerimizin dedelerine rastlamaktayız.
Ayrıca birde Efesli Leylek diye Belediyemizin bir dergisi de var 😊
Kentimizde ki tüm can dostlarımızı koruyalım ve huzurlu yaşamasını sağlayalım 🍀
Resimde tontiş amcamız Mr. Carpouza...




Selçuk Efes Kent Belleği #EfesSelçuktanerelergezilir

  Selçuk Efes Kent Belleği Zaman Yolculuğu Efes Selçukluların ve Efes Selçuk’un tarihine, doğasına, insanına ilgi duyanların paylaşım noktas...