"Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.”
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Anadolu’nun durumunu analiz etti. Genelgeler yayımlandı, kongreler yapıldı. Aklı her saniye büyük bir şiddetle çalışan yüzyılın dâhisi, kurtuluşa gidecek süreçleri tasarlarken bunu en yakınlarına rağmen yapıyordu. Anadolu’nun şartları ise cabasıydı…
“Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüştü”
I. ve II. İnönü savaşları kazanılarak büyük moral bulunsa da Kütahya – Eskişehir muharebesi kaybedilmişti. Ordu da millette büyük moral kaybetti. İsmet Paşa çadırında Atatürk’ü görünce “Her şey bitti” demiştir. Bütün ümidini kaybetmiş. Atatürk ise gülümseyerek “Déjà kazandın” yani, “Şimdiden kazandın” der.
Şaşkınlık içerisinde olan İsmet Paşa ne olduğunu anlamadan Atatürk hemen haritaları açtırır. Muharebelerin analizini yapar. O sırada ordunun ve mühimmatın ne kadar kötü durumda olduğunu anlatan İsmet Paşa’nın konuşmasının arasına girerek “İsmet, orduyu Sakarya’nın gerisine çek” der. Bu demek oluyor ki ordu 100 km geri çekilecek…
Daha açık bir şekilde anlatan Atatürk, Yunan Orduları kumandanı Papulas bizim çekildiğimizi görünce peşimizden gelecek. Bizim ülke de yol yok. Onların ikmal yolları uzayacak. Bırak gelsinler, ben vatanımın içinde olacağım ve onları vatanın harim-i ismetinde boğacağım. Dedikleri aynen uygulanan Atatürk Sakarya’ya geldiğinde muharebe başlar.
Papulas’ın niyeti Ankara’ya kadar yürümek.
Tam donanımlı ordusuyla saldırıyor.
Türk ordusu eriyor.
Kaybediyoruz…
Mustafa Kemal duruma baktığında olan bitenin şu olduğunu gördü: Bir birlik şiddetli baskı altında geri çekilirken, onun yanındaki birlik biraz daha az çekiliyor, onun yanındakiyse daha çok çekiliyor. Dolayısıyla düzensiz bir geri çekilme var. Normal savaş düzeninde birlikler geri çekiliyorsa askerlerin kaçmaması için tüm birlikler geri çekilir ve cephenin uzunluğu boyunca yeni bir hat kurulurdu.
Mustafa Kemal böyle bir şeyin şart olmadığını görmüştür ve bunu “Biz hattı değil (yani bir çizgiyi değil) , vatanı müdafaa ediyoruz. Dolayısıyla her birlik müdafaasını kurabildiği yere kadar çekilsin,daha fazla gitmesin. Sathı (yani yüzeyi) müdafaa edelim. Bırakalım Yunanlılar aramızda dolaşsın” diye ifade eder.
Papulas şunu bekliyor: “Türk cephesi yarıldı. Şu kadar yerden yarıldı. Biz ne kadar içeri girdik, demek ki Türk Ordusu şu kadar kilometre geri çekilecek, onu bekleyelim.”
Fakat İşler Papulas adına istenildiği gibi gitmedi. Türk ordusu geri çekilmiyordu. Bunun üzerine kafası karışan, asabı bozulan Papulas başarısız olduğunu düşünür. Halbuki biraz daha ısrar etse belki de cepheyi yaracaktı. Papulas orduyu Sakarya’nın gerisine çeker.
Bir binbaşı istihbarat raporlarını karargah çadırına getirip okuduktan sonra “ Papulas yeni birlikler getirdiği için orduyu geri çekti” yorumunu yapar. Fakat Mustafa Kemal herkesin önünde şunları der;
“Binbaşının bize getirdiği istihbarat raporlarını ben iki defa dinledim, değerlendirmeleri yanlış. Papulas birlik getirmiyor, mevcut birlikleri kaydırıyor, Yunanlılar geri çekiliyor.” Fakat çadırdakiler Mustafa Kemal’e inanamaz. “Evet” der Mustafa Kemal, “Gelin anlatayım.”
Mustafa Kemal, zihninde bütün cephenin adeta haritasını çıkartmış durumda. Binbaşı istihbarat raporlarını okurken Mustafa Kemal’in kafasında bütün cephe şekilleniyordu ve fark ediyordu ki Yunanlılar çekiliyor. Durumu diğerlerine de izah ediyor, herkes çok memnun…
Sonra Mustafa Kemal, “Yunanlıları burada durdurduk, yarın taarruza kalkacağız” der. İsmet Paşa ise oturduğu yerden hiddetle kalkarak “Sen delirdin” diye bağırır, “Ne ile taarruz edeceğiz. Subayların üçte ikisi şehit, ordunun yüzde kırk altısı firar etmiş, ne ile taarruz edeceğiz?”
Mustafa Kemal şöyle cevap verir: “İsmet, hiç mühim değil” işaret parmağını başına koyarak “Papulas, savaşı burada kaybetti, şimdi üstünlük bizde.”
Bu konuşmadan sonra Türk Taarruzu başlar, Papulas Türk Ordusunun güçlendiğini zannedip ordusunu Kütahya-Eskişehir hattına çeker. Sakarya’da zafer kazanılır. (13 Eylül 1921)
(İlginçtir, Sakarya Meydan Muharebesi devam ederken Atatürk; “Bu topraklar çok zengin, bir kültür umum müdürlüğüne ihtiyacımız var” demiştir. Çünkü beyninde savaşı zaten kazanmıştı! )
Atatürk savaşlardan yorgun düşmüş orduyu ve milleti toplamak için kafasında bir süre belirler. 1 sene boyunca hem analiz yapar, hem güç toplar. Fransızların silahlarını alır, Ruslardan altın… Büyük Taarruzun tarihini kimseye bildirmez. Ardından gazeteye bir ilan verdirir “Ankara’da çay partisi verilecektir” diye. Ardından Ankara’da Mustafa Kemal’e karşı isyan çıktı sahte haberiyle akılları karıştırır. O sırada cephede silahların son kontrolleri yapıyordu. Anadolu’nun tüm dünya ile iletişimini kesme emrini de vermişti. İstihbarat savaşı muhteşem bir taktik ile sürüyordu.
26 Ağustos Büyük Taarruz emri…
O sabah Büyük Taarruz başlar. Sabah 04.30’da tanzim atışı açılır, 5.50’de de tahrip atışına geçilir, saat 07.00’de ise Yunan topçusu susar ve Türk Ordusu 14 gün sonra İzmir’e, Kordon’a varır. Büyük Taarruz’dan evvel Atatürk, 15 gün sonra İzmir’de olacağını söylemiştir yakın çevresine. Sonra birlikte Kordon’da yürürken de Salih Bozok’a “Kaç gün oldu?” diye sorar, “14 gün” Paşam cevabını verir Bozok. “ Bir gün yanıldık o zaman” der Atatürk.
Türk Milletine büyük başarılar kazandıran Atatürk, bunları aklıyla, keskin zekasıyla yaptı.
Devrimleri aklıyla gerçekleştirdi.
Modern Türkiye Cumhuriyeti'ni aklıyla kurdu.
Tüm dünyanın saygı duyduğu lider özelliğini aklıyla kazandı.
Aklımızda hep çok yaşa ATA'M…
Zaferlerimiz kutlu olsun…
Tarihçi Tolga MERT
Kaynak:
Celal Şengör – Dahi Diktatör
Grey Wolf – Bozkurt