25 Nisan 2016 Pazartesi

Dünyanın En Değerli Electrum Sikesi- Efes'ten

Daha Efes'in değerini nasıl anlatayım .
Bu görmüş oldugunuz sikke dünyanın en değerli ve pahalı electrum sikkesidir.
Efes’te M.Ö 625-600 yıllarında Phanes tarafından bastırılan sikke de görünen geyik asaleti, zenginliği ve gücü simgeler. Parayi nadir kılan ise üzerinde ki "Fanos Emi Seima" yazısıdır.
Yasa dışı yollar ile Efes'ten kaçırılan sikke Almanya'nın Münih kentinde Gorny&Mosch Müzayede Evi'nde 200.000 Euro'ya satılığa çıkarılacağı sırada müzayede Ofisinden çalınmıştır. Bu para başlangıç fiyatı idi. Heyecan verici bir şey olsa gerek .
Üzücü olan şu ki bu para bizim müzemizde değil. Nerde olduğu belirsiz ve büyük ihtimalle hiç dönemeyecek. 


19 Nisan 2016 Salı

DEMİRYOLU ve EFES MÜZESİ

DEMİRYOLU ve EFES MÜZESİ

"İzmir-Aydın demiryolu" projesi, Ayasuluğ (Selçuk)' un kaderini değiştiren en önemli proje olmuştur. İngilizlerin demiryolu imtiyazını Osmanlı’dan almasıyla birlikte proje İzmirli İngiliz tüccar Robert Wilkin’in şirketine verilmiştir. Demiryolunun sağında ve solunda yer alan 30’ar millik mesafe içinde olan ve devlete ait tüm kömür madenlerinin şirket tarafından işletilmesi kararlaştırılmıştı.

Aslında bu demiryolu projesinde Ayasuluğ yoktu. Belevi’ye kadar sorunsuz gelen demiryolu, Selatin dağından direkt Aydın’a bağlanacaktı. Fakat Selatin Dağı’nın delinemeyeceği anlaşılınca sorunlar ortaya çıktı ve çalışmalar durdurulup, genel müdür görevden alındı. Bunu üzerine Hindistan’da başarılı işler yapmış olan Edward Purser projeye görevlendirildi. Purser’ın hesaplarına göre demiryolu 20 mil uzatılarak Ayasuluğ üzerinden Aydın’a gitmesi kararlaştırıldı.
Ayasuluğ’da başlayan bu çalışmalar esnasında ortaya çıkan tarihi eserler burada bir müze kurma düşüncesini ortaya çıkarmıştır. Bu eserlerin kaybolmamasını ve korunmasını talep eden dönemin İzmir Demiryolu Müdürü De Larke, sadrazamlığa bir yazı yazarak burada bir müze kurulmasını istemiştir. Yazı aynen aşağıdadır;

Ekselans

Eski Grek şehri Efes'te Ayasuluk civarında yaptığımız demiryolu çalışmaları sırasında, üzerinde yazılar olan işlenmiş mermer bir blok bulduk. Eski bir şatoya ait olan bu buluntular demiryolu şirketi emrindeyse de anlaşma gereğince sizin iradeniz altında olması gerekir. Yolun inşasına devam edebilmek için kale duvarını kesmek zorunda kaldık. Buradan daha birçok şeyler bulacağımıza eminim. Bu eşyalardan hiç biri kaçırılmak amacı ile çalınmamıştır.

Demiryolunu ziyarete gelen Avrupalıların gözü önünde ve onların teşvik için bir müze oluşturulduğu halde, kaza müdürü haberim olmadan onları kaldırtmıştır. Bizim çalışmalarımızı da yarıda kesmiştir.

Eğer bu eşyalar cahil Grek kasabalılarının eline geçerse, orada bir hazine bulmak ümidi ile bunları yok edeceklerdir. Tren yolu deseni olan S.M.S çok kıymetli olmasına rağmen şirketin hakkı gasp edilmiştir.

Sizinle konuşmaktan çok memnunum ve zamanla birçok enteresan şeylerin bulunacağını ümit ediyoruz. Bu değerli eşyaların bulunduğu müzenin, benim gözetimim altında kurulmasını saygılarımla rica ederim.

De Larke

Bundan sonra bu yazı üzerine sadrazamlık tarafından padişahlık makamına 6 Temmuz 1863 yılında konu ile ilgili bir yazı yazılmıştır:

"Meclisi Vala tarafından sunulan mazbatadan anlaşıldığı gibi Ayasuluk civarında inşa olunan demiryolu üzerinde bulunan harap kale duvarı ile köprü yakınlarında yazılı ve işlenmiş bir takım mermer taşlar bulunmuştur. Bunların antlaşma esaslarına göre Osmanlı Devletine iadesi gerekir. Fakat çıkan eserler o kadar değerli şeyler olmadığından İzmir Demiryolu Müdürü Mösyö De Larke'nin Osmanlı Devletine olan dilekçesi üzerine, yolun geçeceği yerde bir müzenin kurulmasının isabetli olacağı anlaşılmıştır. Bu eserlerin içinde, eğer kıymetli şeyler olursa İstanbul'a gönderilmek üzere, Mösyö De Larke'nin nezaretinde bir müzenin kurulmasına izin verilmesi hususunda İzmir Valisi Paşa Hazretlerine ve demiryolu komiseri Miralay Reşat Bey'e, aynı zamanda Ticaret Nezareti'ne de bilgi verilmesi ve bu hususta yüksek emirlerinize göre hareket olunacağı beyan olunur."

Bu yazışmalar üzerine 7 temmuz 1863’te padişah emrinde; “Sadaret teskeresi padişaha sunulmuş, konu edilen hususlar uygun görüldüğünden, İzmir Valisine, demiryolu komiserine ve Ticaret Bakanlığı!na bilgi verilmesi ve gereğinin yapılması” istenmiştir. Anca Türkiye!de müzecilik çalışmaları henüz başlamadığından Ayasuluğ Müzesi kurulamamıştır.

Cumhuriyet döneminde Selçuk-Efes'te bulunan antik buluntular toplanarak yerel bir müze haline getirilmesi düşüncesi ilk defa 1929-1930 yıllarında ortaya atılmıştır. Dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik'in başkanı bulunduğu İzmir Asarı Atika Muhipleri Cemiyeti aldığı bir kararla burada bir müze kurdular. Ancak bu müze depo niteliğinden olmaya gidemedi.

Selçuk'ta 1960-1964 yıllarında yapılan yeni müze binasının teşhir ve tanzimi işleri yapıldıktan sonra 7 Kasım 1964'te ziyarete açıldı. Müzenin plan ve projelerinin hazırlanmasında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Franz Miltner'in de yardımları olmuştur. Bundan sonra müzeye 1976 yılında yeni bir bölüm eklenmiş ve müze daha da genişletilmiştir.

Efes Müzesi'nin bitişiğinde bulunan ve müze tarafından 1969-1972 yıllarında restore edilen Saadet Hatun Hamamı’dır. Kitabesi günümüze gelememiştir. Yapı üslubundan XVI. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Moloz taş ve tuğladan yapılan hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir.

Müze, bir kentin kültür deposudur. Hem maddi hem de manevi geçmişinin öğretildiği, sergilendiği bir okuldur. Modern ve gelişmiş ülkelerin hepsinin modern ve gelişmiş bir müzeleri vardır. Çünkü bilirler ki, kimseyle konuşmadan bir yeri tanımanın yolu o bölgenin müzesinden geçmektedir. Turizmine de en büyük katkıyı sağlayan yerlerdir.

Selçuk-Efes dünyanın en büyük açık hava müzesidir. Bunun yanında antik eserlerin sergilendirği Efes Müzesi ve yakın geçmişimizi sergileyen Kent Belleği-Müzesi vardır. Çekinmeyin gidip görün buraları, velhasıl tarihini bilen insanlar bulundukları yere dört elle sarılır ve hiç bırakmazlar. O kentte onları bırakmaz…



Tarihçi Tolga MERT

Kurulan ilk müzeden görüntüler.





Ayasuluğ’u demiryolları ile tanıştıran Edward Purser (solda) Aziziye’deki (Çamlık Köyü) evinde misafirleriyle. (Papaz Şirince’li, diğeri Carl Humann) 
Kaynak: Tarihçi Ali CAN


4 Nisan 2016 Pazartesi

ŞİRİNCE TAŞ MEKTEP EĞİTİM TARİHİ ve MÜBADELE MÜZESİ AÇILIYOR !

ÖNEMLİ ve GÜZEL BİR GELİŞME İLE DİKKATİNİZİ ÇEKMEK İSTERİM !

ŞİRİNCE TAŞ MEKTEP
EĞİTİM TARİHİ ve MÜBADELE MÜZESİ
AÇILIYOR !
“İKİ YAKA BİR ÖYKÜ"
İzmir/Selçuk’un turistik köyü Şirince’de, Sengel Group’un 1996’dan itibaren Artemis Restaurant & Şarapevi olarak işlettiği Rumlar’ın tarihi okul binası 2011 yılında Tarihçi Ali CAN hocamın danışmanlığında “Taş Mektep-Tanzimattan Cumhuriyet’e Eğitim Tarihi Müzesi” olarak faaliyete geçmişti.
Şimdi ise yapacak olduğumuz projede, Şirince’yi geçmişi ile buluşturacağız.
Projenin sponsoru olan Sengel Group Yönetim Kurulu Başkanı V. Gökhan SENGEL ile yapmış olduğumuz toplantı sonrasında müzenin danışmanlığı ve kuruculuğu bana verilmiştir.
Yapısal olarak Şirince tamamiyle bir mübadele köyüdür. 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması protokolü gereği Türkiye – Yunanistan mübadelesi gerçekleşmiştir. Şirince’de yaşayan Rumlar’ın çoğunluğu Yunanistan’ın Nea Efesos köyüne yerleştirilmiştir. Şirince’ye ise çoğunluğu Yunanistan’ın Kavala (Muştiyan) ve Domatia’sından gelen Müslüman Türkler yerleştirilmiştir.
İşte bu mübadele sonucunda yaşanan acıları, anıları, hikayeleri yansıtacağımız müze, bölgede tek olma özelliği taşıyacak. Binanın adı ise ;
“Şirince Taş Mektep
Eğitim Tarihi ve Mübadele Müzesi “ olacaktır.
Müzemizde Neler olacak?
Müzemizde döneme ait birçok Osmanlıca ve Rumca belge, evrak, gravür ve fotoğrafların yanında dönemin giyim kuşamı da yansıtılacaktır. Yine bu yıllarda kullanılan eşyalar ile dönemin günlük yaşamı sergilenecektir. Balkanlardan ve Türkiye’den bir çok, çok sesli müziğin eşlik edeceği müzemizde bir de dönemin belgeselleri ile Şirince belgeselleri bir ekran yardımıyla gösterilecektir. Şirince dendiğinde Dido Sotiriyu es geçmek olmaz. Onun yaşam hikayesini, fotoğraflarını ve kitaplarını sergileyeceğimiz özel bir bölümde olacaktır. Ayrıca iki yaka bir öyküyü en iyi anlatan adı “Nea Efessos” olan birde kayık olacaktır.
Açılış tarihi 7 Mayıs olarak düşünüldü. Bu tarihte de bir sürpriz olacak olan ataları Şirince’den Yunanistan’ın Nea Efessos’una gidenlerin çocukları ve torunları Şirinceye gelecektir. Tam 93 yıl sonra atalarının toprakları ile buluşacak olanlar için şimdiden heyecanımız dorukta.
Çoğunluğu “ Mübadil” olan Selçuk Efes’li hemşehrilerimizin bu önemli projede beni ve bizi yalnız bırakmamasını temenni ederim. Kültüre, sanata ve tarihe her zaman saygı ve ilgi gösteren, fazlasıyla destek veren Sengel Group’a ve özellikle V. Gökhan Sengel’e teşekkürlerimi sunarım.
(Not: Elinde dedesinden, nenesinden, atalarından kalan sergilenmeye uygun olan obje, belge niteliği taşıyan nesneleri bağışlamak isterseniz mübadele ruhunu çok daha iyi, birlik içinde yansıtmamıza destek olacağına inanıyorum.)
“ Tarihçi Tolga MERT “


Selçuk Efes Kent Belleği #EfesSelçuktanerelergezilir

  Selçuk Efes Kent Belleği Zaman Yolculuğu Efes Selçukluların ve Efes Selçuk’un tarihine, doğasına, insanına ilgi duyanların paylaşım noktas...